12 yaşında tecavüze uğradım okulu bıraktım
19 Haziran 2017 Pazartesi 21:36KİTABIN YAZARI GÜLŞEN İŞERİ: BU ACIYI KEMİKLERİME KADAR HİSSETTİM
- Muhterem Nur ile ne zaman, nerede tanıştınız?
Sanıyorum 2013 yılının Eylül ayıydı. Yani Müslüm Gürses’in ölümünün üzerinden 6 ay geçmişti. Bir proje geldi bana: Müslüm Gürses filmi... Benden Müslüm Gürses hakkında araştırma ve röportaj yapmam istendi. Bunun için de ilk başvuracağım kişilerden biri Muhterem Nur’du. İlk buluşmamız Bahçelievler tarafında bir kafede oldu. O zamanlar Muhterem Nur Bakırköy’de oturuyordu. O gün aslında hiçbir bir şey konuşmadık. Birbirimizi tanımaya çalıştık, çünkü bu bir günlük bir röportaj değildi. Bir sonraki hafta tekrar buluştuk, bir baktım ki üzerinden bir yıl geçmiş. Müslüm Gürses’in hayatına dokundukça Muhterem Nur’un hayatının içinde buldum kendimi. Her ikisinin hayatındaki acılara baktım, baktıkça derin bir hikâyeye döndü anlatılanlar...
- Kitabı yapmaya nasıl karar verdiniz?
Müslüm Gürses filminin senaryosunu Hakan Günday yazdığında biz Muhterem Nur’la farklı bir yola girdik. 1940’larda Kosova’da başlayan bir kadın hikâyesi vardı. Bu ülkede unutulan, yok sayılan bir kadın hikâyesi. Var olma savaşı vermiş, kendini var etmek için mücadele etmiş bir kadın hikâyesi... Çocukluğu yoksullukla geçmiş, genç kız olma çağında vahim bir olay yaşamış, ardından sinema, sinemadaki sömürünün en somut örneği bir kadın... Evet, bir Muhterem Nur kitabı için yola çıkmadım ama aradan geçen zaman diliminde Muhterem Nur “Benim hayatımı kitap yapar mısın” dediğinde o kadar gururlandım ki! Çok zor olacağını bile bile “Tamam” dedim. Yaşadıklarını bildiğim için nasıl kaldırabilirim bu süreci diye evet, çok düşündüm.
- Neler yaşadınız birlikte?
Öncelikle yaşadıklarından dolayı güvenini kazanmak çok zaman aldı. Evinde kalmaya başladığımda her ikimiz de birbirimize çok güvendik. Ben Sarıyer’de oturuyorum, Muhterem Nur, Müslüm Gürses’in ölümünün ardından Beylikdüzü’ne taşındı. O uzun yolda düşündüğüm tek şey vardı: Bu hikâyede Muhterem Hanım’ı üzüyor muyum? Sonrasında anlatmasının kendisine çok iyi geldiğini gördüm. Ağladı, üzüldü... Birlikte geçirdiğimiz zamanlarda neredeyse her pazar mezarlığa gittiğimizde ve mezarı başına oturduğunda birbirlerine nasıl sarıldıklarını gördüm. Muhterem Nur o mezar taşına tutunmuştu ve oradan güç alıyordu.
- Zorlukları neydi?
Burada iki şey vardı: Müslüm Gürses hikâyesi ve Muhterem Nur’un hikâyesi. Bana emanetti, bu çok ağırdı! Her konuşma sonrasında geceleri hiç uyuyamadım. Ben mezarlıklara gitmem genelde, ama Müslüm Gürses’in mezarında buldum kendimi. Muhterem Nur’un onun mezarı başında gözyaşı dökmesine tanıklık ettim. Bir mezar taşı kaç gözyaşına denk gelir bilmem ama bu acıyı kemiklerime kadar hissettim. Bu acının da ötesinde az önce söylediğim gibi bir kadının var olma savaşıydı bu ve bu savaştan her şeye rağmen güçlü bir kadın çıkmıştı. Evet zordu, bir kadın olarak Muhterem Nur’un hayatına dokunmak sadece beni yakmadı kavurdu da... Meslek hayatım boyunca insan hikâyesine önem verdim, çok kişinin hikâyesini yazdım, onlarla birlikte ağladım ama Muhterem Nur’un hikâyesi Türkiye’nin her dönemine denk gelen bir hikâyeydi. Balkanlar Savaşı, Türkiye’deki yoksulluk, gecekondu, sinema sektörünün sömürüsü ve ‘erkek’ bir dünyaya karşı kadınların verdiği mücadele; zordu tabii...
KİTAPTAN…
YERİNİ FATMA GİRİK ALDI
Üç Arkadaş filmi Muhterem Nur’un sadece star olmasına değil, Memduh Ün’le arasının açılmasına da neden olacaktı. Ün, Muhterem Nur’u Fikret Hakan’dan kıskanmıştı. Artık birlikteliklerinde çatlaklar oluşmaya başlamıştı. Muhterem Nur filmde diz kapağının üzerinde etek giymişse evde kıyamet kopuyordu. Artık bunalmıştı; “Göğsünün düğmesi niye açık, bacağın niye açık? Fikret Hakan ile aranda ne var?” gibi sorular onu yavaş yavaş soğutmuştu Memduh Ün’den. Bu kıskançlıklar yüzünden Muhterem Nur’un saçlarını tutam tutam kesmişti. (…) Murada Ereceğiz adlı filmin hazırlıkları devam ederken Muhterem Nur da filmde oynayacağını zannediyordu. (…) Ancak filmde oynaması için Fatma Girik’le anlaşma yapmıştı Memduh Ün. (…) Yıllarca Fatma Girik’in Muhterem Nur’a söylediği şey gerçek olmuştu: “Bir gün sevgilini elinden alacağım.”
MÜSLÜM GÜRSES İLE BİRLİKTELİK
Londra turnesi için yola çıktıklarında, Müslüm Gürses’in öfkeli yapısını tanımıştı Muhterem Nur ama o öfkenin kendisine yönelik fiziksel şiddete uzanacağını tahmin etmiyordu. Müslüm Gürses o dönemler alkolü iyice artırmıştı. Alkol alınca bambaşka bir adama dönüşüyordu. Muhterem Nur onun bu hallerine üzülüyordu. İstese ayrılırdı ama onu bu kurtlar sofrasında bırakmaya gönlü elvermiyordu. (…)
Londra’da çok lüks bir gazinoda sahne aldılar. Sahne sonrası alkol aldı Müslüm Gürses. Pansiyona doğru giderken sert bir şekilde Muhterem Nur’a vurdu. Herkes şaşkındı. Yere kapaklandı Muhterem Nur, dizleri paramparça oldu. Ayağa kalkıp kaçmaya başladı, Müslüm Gürses de peşinden. (…) Arkadan koşarak gelen Müslüm bağırıyordu: Öldüreceğim seni!
Haber Yazılımı: So Bilişim