8. Üniversite Teşkilatları Buluşması kapsamında gerçekleştirilen Başkanlar Kurulu Toplantısı Sonuç Bildirgesi, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın tarafından açıklandı.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Yalçın, toplantıda alınan kararlara ilişkin yaptığı açıklamada, "Yükseköğretim ve yükseköğretimin niteliği, birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de uzun yıllardır yoğun bir şekilde tartışılmakta ve talepleri karşılayabilmek için reform ihtiyacı toplumun hemen her kesimi tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. Yükseköğretimde reform yapılmasının gerekliliği konusunda toplumun tüm kesimleri arasında uzlaşma olmasına karşın reformun nasıl olması gerektiği konusunda bugüne kadar bir uzlaşma sağlanamadığından yükseköğretim reformu gerçekleşememiştir" ifadesini kullandı.
Türkiye’de yükseköğretimin yapılandırılmasına ilişkin tartışmaların uzun yıllar sadece Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) yapısı ve rektör seçimleriyle sınırlı kalmış ve yükseköğretimin asıl sorunları gündeme gelemediğini vurgulayan Yalçın, üniversitelerin sayısı artırılırken sorunların ve çeşitli yetersizliklerin giderilmesiyle eğitim-öğretimin kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmaların da eş güdümlü olarak yapılması gerektiğini vurguladı. "2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 12 Eylül askeri darbesinin ardından, üniversiteleri zapturapt altına almayı, üniversiteleri adeta birer askeri kışla haline getirmeyi, akademisyen ve idarecileri ideolojik baskı altında tutmayı amaçlayan bir kanundur. Oysa bu yaklaşım, üniversitenin doğasının gerektirdiği özgür düşünce ve ifade ortamının inşa edilmesiyle taban tabana zıt bir yaklaşımdır" diyen Yalçın alınan diğer kararları şöyle sıraladı:
"Cumhuriyetin 100. yılında dünyanın en büyük on ekonomisi içinde yer almayı ve 2023 vizyonuna ulaşmaya imkan verecek olan üniversitelerin oluşabilmesi için özgür düşünceye sahip bireyler yetiştirmeyi hedefleyen, toplumsal kalkınmaya yönelik bilimsel bilgi üretiminin sağlanmasının yanında iş güvencesini esas alarak katılımcı bir yükseköğretim yönetimini önceleyen yeni bir kanun ivedilikle çıkarılmalıdır.
- Çatışma ortamının sona erdirilerek toplumsal birlik ve beraberliğin sağlanması için gösterilen çalışma ve çabalar, demokratik ve çoğulcu bir toplum düzeninin kurulabilmesi için samimiyetle desteklenmelidir. Bu kapsamda üniversitelerimiz, birlik ve beraberliğimizin önündeki engelleri kaldırmayı ve kalıcı bir barış ortamının tesisini hedefleyen çözüm sürecine yapıcı katkıda bulunacak çalışmalar yürütmelidir.
- Yeni anayasa yapılması konusundaki beklenti, istek ve çabalara üniversitelerimizin duyarsız kalması ve katkı sunmaması düşünülemez. Bu itibarla toplumsal uyum, birlik ve beraberliği sağlayacak, evrensel hukuk kuralları ve temel insan hakları ekseninde demokratik, sosyal ve hukuk devletini kuracak en önemli araç olması gereken yeni anayasa sürecinde üniversitelerimiz öncü rol oynamalıdır.
- Özgür düşüncenin kalesi olması gereken üniversitelerimizde, din, dil, etnik köken, mezhep, siyasi tercih ve dünya görüşü farklılıkları çatışma sebebi değil, toplumsal zenginlik olarak görülmeli, bu farklılıkların çatışma sebebi haline getirilmesine üniversite yönetimleri zemin hazırlamamalıdır. Üniversite yönetimleri, farklı düşünce ve inançlara en başta kendileri saygı duymalı, çatışmaları körüklemek yerine yapıcı politikalar geliştirerek evrensel üniversite misyonuna uygun hareket etmelidir.
- Mobbing kavramının ülkemizde literatüre girmesinde üniversitelerdeki hukuka aykırı uygulamaların başat rol oynadığını üzüntüyle müşahede ediyoruz. Bu kapsamda 2547 sayılı Kanunun 13/b-4 maddesinin üniversite rektörlerince sınırları çizilmemiş yetkiye dayanarak bir baskı, sürgün, mobbing, hukuksuzluk, sendikal müdahale aracı olarak kullanılmasına dün olduğu gibi bugün de sessiz kalmayacağız. Bu hukuksuz uygulamalara sebebiyet veren 2547 sayılı Kanunun ilgili maddesi acilen yürürlükten kaldırılmalıdır.
- 2010 yılı KPSS’ye ilişkin adli süreç süratle sonuçlandırılmalı; sorumlular tespit edilerek, haklarında kamu vicdanını rahatlatacak şekilde gerekli yasal işlem yapılmalı; hukuka aykırı bu türden fiillerden doğan mağduriyetler giderilmeli; haksız çıkar sağlayanlar adalet karşısına çıkarılmalıdır.
- Büyükşehirlerin sosyal, kültürel, sanatsal, sağlık ve eğitim imkânlarının cazibesi nedeniyle bu tür imkânlara sahip olmayan illerde yeni kurulan ve gelişmekte olan üniversiteler, öğretim elemanlarının kurumsal bağlılığını sağlamakta zorlanmaktadır. Bu üniversitelerdeki akademisyenlere çalışmalarını cazip hale getirecek daha yüksek maaş, tazminat, lojman, çocukların okul masraflarına destek, döner sermaye gelirlerinden daha fazla pay gibi ilave imkânlar sağlanmalıdır. Ayrıca üniversite geliştirme ödenek oranları, şehirlerin, hatta fakülte ve yüksekokulların bulundukları ilçelerin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmişlik düzeylerine bakılarak artırılmalıdır.
- Üniversitelerde ve Kredi ve Yurtlar Kurumunda engelli personelin ve engelli hizmet alanların, engellerinden kaynaklı sorunlar yaşamaması için gerekli politika ve araçlar geliştirilmeli, tedbirler alınmalıdır.
- Yükseköğretimde çalışanları temsilen sendikalar demokratik yönetimin ve katılımcılığın gereği olarak bütün planlama ve yönetim süreçlerinde paydaş olarak yer almalıdır.
- Doçentlik dil sınavının mevcut durumu gözden geçirilerek, filolojik seviyeyi tespit etmek yerine bilimsel alan dilbilgisini ölçecek nitelikte yeniden düzenlenmelidir.
- Yükseköğretim kurumlarında eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerinde evrensel düzeyde kabul edilen etik değerlere ve ilkelere uygun çalışmalar yapılması için düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemelerle kayırma, kollama, kopya, dublikasyon, bilimsel araştırma hırsızlığı gibi uygulamalara karşı caydırıcı yaptırımlar getirilmelidir.
- Üniversite ve Kredi ve Yurtlar Kurumu çalışanlarının aldıkları ek ödeme, üniversite ve geliştirme ödeneği, tazminat, aile ve çocuk yardımı gibi emekli keseneğine esas aylık tutarına dâhil edilmeyen tüm ödeme kalemlerinin emekli aylığına yansımasını sağlayacak düzenleme yapılmalıdır.
- Geliştirme ödeneği idari personel için de ödenmeli; 2014 yılı sonunda yaşanan sıkıntının her yıl üniversite ödeneği ve döner sermaye ödemeleri idari personeli de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
- Üniversitelerde görevde yükselme ve unvan değişikliği sürecine işlerlik kazandırılmalı; suistimallerin önlenebilmesi için görevde yükselmeye tabi tüm kadrolar merkezi olarak YÖK tarafından ilan edilerek yine merkezi olarak gerçekleştirilecek görevde yükselme sınav sonuçlarına göre söz konusu kadrolara atama yapılmalı; idari personele üniversiteler arasında yer değişikliği imkânı tanınmalıdır.
- Yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde görevli idari personele ödenecek fazla çalışma ücretine ilişkin sınırlamalar kaldırılmalıdır.
- Doçentlik unvanı almasına rağmen kadrolarına atanamayanlara, kadrolu doçentlere verilen mali ve sair özlük hakları verilmeli, bu konu yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
- Araştırma görevlerinin en büyük problemi olan iş güvencesi sorunu çözülmeli; 50/d, 33, 35. maddeler, ÖYP gibi 2547 sayılı Kanundaki farklı çalışma statüleri, özlük ve mali hakları eşitleyecek şekilde birleştirilmelidir.
- Akademisyenlerin idari kadrolarda (genel sekreterlik, daire başkanlığı vs.) görevlendirilme uygulaması kaldırılmalıdır.
- 4/C statüsünde çalışan personel, ivedilikle memur kadrolarına geçirilmelidir.
- Kamuda kılık ve kıyafet dayatmasının en önemli sembolü haline gelen üniversitelerde, başörtüsü konusunun sorun olmaktan çıkarılması çok önemli bir adım olmuştur. Çağ dışı bir yönetmelikle kravat takma mecburiyeti başta olmak üzere, takım elbise, saç, sakal gibi dayatmalar da bir an önce kaldırılmalıdır.
- Kredi ve Yurtlar Kurumu çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik ilgili yasal düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Kurum personelinin yer değişikliği işlemleri MEB’de olduğu gibi yönetmelik hükümleri çerçevesinde hukuki statüye kavuşturulmalı; görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları bir an önce gerçekleştirilmelidir.
- Kredi ve Yurtlar Kurumunda özel ve gece hizmetleri talimatnamesi kapsamında icra edilen nöbet görevleri için münhasıran en az ek ders ücretleri kadar nöbet görev ücreti ödenmelidir.
- Yurt yönetim memurlarının derece sorunu çözülmelidir. Lisans mezunu olan memurların birinci dereceye kadar yükselebilmeleri sağlanmalıdır.
- Tüm insanlığı, dünyanın dört bir tarafında katledilen, temel hak ve hürriyetleri ayaklar altına alınan mazlumlara daha duyarlı olmaya davet ediyor; bütün ülke ve uluslararası kuruluşları bu katliamları ve hak ihlallerini durdurmak için birlikte hareket etmeye, mazlum dünya halklarına yardım etmeye çağırıyoruz.
- Emperyalist ve Siyonist güçlerin küresel çıkarları uğruna bölgede ve dünyada yaptığı zulüm ve katliamlarda İslam’ı şiddet dini gibi gösteren operasyonlarına karşı uyanık olunmalı ve İslam dininin bir barış dini olarak hiçbir terör örgütüyle birlikte anılamayacağı gerçeği sürekli gündemde tutulmalıdır."
Kaynak: IHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.