Ordu başta olmak üzere Karadeniz bölgesinde yaygın olarak bulunan ancak sayıları her geçen gün azalan tarihi ahşap camiler, Ordu Üniversitesi (ODÜ) Rektör Yardımcısı ve Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Ahmet Ali Bayhan’ın çalışmalarıyla gün yüzüne çıkıyor.
Türk mimarisinde önemli bir yeri olan ahşap işçiliğinin en karakteristik özelliklerini taşıyan ahşap camiler, rutubet, yangın, tabi afet gibi sebeplerle dayanamayarak birer birer yok oluyor. Ordu ve Karadeniz Bölgesi’nde örneklerine sık rastlanan ahşap çantı camilerin önemli bir kısmı zaman içerisinde tadilattan geçirilse de bazıları yılların baskısına daha fazla dayanamıyor. Birçoğu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tescil edilmeyen camilerin adeta yaşam savaşı verdiğine dikkat çeken Ordu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Ahmet Ali Bayhan, tek tek incelediği camileri gün yüzüne çıkartarak hem akademik dünyanın istifadesine sunuyor hem de önemli bir geleneğin yaşatılmasına çalışıyor.
ORTA ASYA GELENEĞİ
Türklerin Orta Asya’dan getirdikleri ahşap çantı cami kültürünün Ordu ve Karadeniz’deki örneklerini inceleyerek gün yüzüne çıkartan Prof. Dr. Bayhan, tarihi yapıların, inşa edildikleri bölgedeki malzemelerle yapımının bilinen bir durum olduğunu ve Karadeniz bölgesinde de ormanlık alanların fazlalığı sebebiyle ahşap mimariye sık rastlandığını kaydetti. Ahşap yapıların mermer, taş ve beton gibi dayanıklı yapılar kadar uzun süre ayakta kalamadığını ve zaman içerisinde yıkıldığının altını çizen Prof. Dr. Bayhan, Ordu’da kıyıdan yüksek yerlerde, köylerde, yaylalarda özgün örnekleri ve orijinal yapısıyla bu tip camilere rastlandığını belirtti.
ORDU’DA CAMİLER KORUMA BEKLİYOR
İkizce ilçesindeki Laleli Camisi’nin yaklaşık 500 yıllık bir tarihe sahip olduğunu, Çaybaşı ilçesindeki Yeni Cuma Camii, Kargalı Camii, Eski Asak Camii, Çayır Camii, Fatsa ilçesindeki Aşağıyavaş Köyü Camii, Kumru ilçesindeki Şenyurt Köyü Eski Camii, Ünye ilçesindeki Kabadirek Camii ile Akkuş ilçesindeki Çaldere Köyü Camii’nin yapım tarihlerinin ise nispeten daha yakın ve 150-200 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu anlatan Prof. Dr. Bayhan, “Bu camiler çok değerli bir kültür hazinesi olmasının yanında bir kültür mührü olarak da algılanabilir. Ne yazık ki bunların bir kısmı hala Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından kayıt altına alınmamış. Bulundukları yörenin halkı ve görevlileri dini ve tarihi vecibe gereğince bu camileri tamir ettirerek ayakta tutmaya çalışmışlar” dedi.
Kaynak: IHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.