Organ bağışının toplumsal ve bireysel anlamdaki önemini vurgulayarak sözlerine başlayan Doç. Dr. İlknur Suidiye Yorulmaz, hayatı tehdit eden hastalıkları olan veya hayati organları zarar görmüş her yaştan insana ikinci bir yaşam şansı verilmesi gerektiğini söyledi.
Organ bağışı bekleyen hastaların yaşadıkları fiziksel ve psikolojik travmalar, yeni bir organ sahibi olabilme umudu ışığında daha katlanılabilir bir süreç yaşayacaklarını söyleyen Yorulmaz, “Kornealar, tendonlar ve kemikler gibi bağışlanan diğer dokular, görme, hareket ve diğer fiziksel işlevlerin geri kazandırarak, konforlu bir yaşam bahşedebilir. Toplumu oluşturan bireylerin diğer bireylerin yaşadığı zorlukların farkında olarak empati yapabilmesi ve bu yolla toplumsal dayanışmanın yine ve yeniden yapılandırılabilmesi, üstelik bunun her geçen yıl daha da pekiştirilmesi için organ bağışı ideal bir başlangıç noktası oluşturmaktadır” dedi.
Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri
Ülkemizin organ bağışındaki dünya sıralamasındaki yerine de değinen Doç. Dr. Yorulmaz, “Bağış ve organ nakline ilişkin küresel veri tabanı, resmi kaynaklardan elde edilen organ bağışı ve organ nakli faaliyetlerine ilişkin dünya çapındaki verileri içermektedir. Buna göre beyin ölümü gerçekleştikten sonra kullanılan donör sayısı, yani ölümün nörolojik kriterlere göre belirlendiği 2023 yılı kadavra organ donörlerinin sayısı ilk sırada olan Amerika’da 9809 verici, ikinci olan Çin’de 4529 verici, üçüncü sırada olan Brezilya’da 3299 verici iken, Türkiye 190 verici ile 22. sırada ancak yerini almaktadır” diyerek bu sıralamanın ülkemiz adına memnun edici bir sıralama olmadığını ifade etti.
“Organ bağışında yeterli bilince ulaşılamadı”
Toplumumuzun organ bağışı konusunda yeterli bilince ulaşmadığını vurgulayan İlknur Suidiye Yorulmaz, “Hurafeler, güvensizlikler, şüpheler ve cehalet ile donatılmış toplumların dayanışma gibi nitelikli bir davranış biçimini geliştirebilmesi mümkündür. Toplumun davranış biçimi organ bağışlamayı desteklememe yönündedir. Bu sonuca neden olan en büyük unsur korkudur. Bireysel korkular, toplumsal korkular, inanç sisteminin getirdiği korkular, hukuksal korkular, güven eksikliğinin yarattığı korkular bunlar arasında yer almakta ve sıkı bir bilişsel örgü sistemiyle reddetme, inkar etme, görmezden gelme gibi etkenler, organ bağışında belirleyici rol üstlenmektedir” ifadelerini kullandı.
Organ bağışında bulunmak isteyen bireylerin izlemesi gerektiği adımlar
Organ bağışında bulunmak isteyenlerin bilmesi gerekenler hakkında açıklamasını sürdüren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Organ ve Doku Bağış Birimi Koordinatörü Doç. Dr. İlknur Suidiye Yorulmaz, “Öldükten sonra kullanılmak üzere organlarınızı bağışlamak için hastanelerin organ bağış ünitelerine, koordinatörlüklerine ya da Türkiye Organ Nakli Vakfı’na başvurarak, iki tanık huzurunda organ bağış isteğinizi beyan ederek, organ bağış formunu imzalayabilir ve bir organ bağış kartı edinebilirsiniz. Sonradan çıkacak karışıklıkları önlemek için öncelikle ailenizin tarafınızca bilgilendirilmesi önem arz etmektedir. Burada önemli ve vurgulanması gereken bir husus da dilediğiniz zaman bağış ünitesi olan bir hastaneye başvurarak organ bağış kartınızı iptal ettirebileceğinizdir” dedi.
“Organ nakilleri modern tıptaki en büyük ilerlemeler arasındadır”
Organ nakillerinin modern tıptaki en büyük ilerlemeler arasında olduğunu ifade eden Yorulmaz, “Öncülüğü 1960'larda yapılmıştır ve her yıl on binlerce insanın hayatını kurtarmaya devam etmektedir. Dünya genelinde organ nakil bekleme listelerinde yüzbinlerce insan bulunmaktadır ve ne acıdır ki her 9 dakikada bir, yeni bir kişi bu listeye eklenmektedir. Bu açıdan bakılacak olursa toplumumuzun her bir bireyi bu listeye her an girmeye hak kazanabilir durumda gibi görünmektedir. Bu havuz denkleminde maalesef ivedilikle çözümlenmesi gereken sorunun organ bağışı ve organ nakli sayılarının arttırılması olduğu oldukça açıktır” şeklinde açıklamalarını sonlandırdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.