Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Aktüre, kalp sağlığı konusunda toplumu bilinçlendirecek ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandıracak önemli bilgiler paylaştı.
Kalp hastalıklarının hem ülkemizde hem de dünyada halen en sık ölüm nedeni olduğuna dikkat çeken Dr. Aktüre; “Son verilere göre 2030 yılında dünya genelinde 23 milyon kişinin kalp kaynaklı hastalıklardan hayatını kaybedeceği tahmin edilmektedir. Ölüm oranı bu denli yüksek olmakla birlikte kalp hastalıklarının önemli bir bölümü risk faktörlerinin kontrol altına alınabilmesi sayesinde önlenebilmektedir” diye konuştu.
Stres, sağlıksız beslenme, obezite, sigara ve alkol kullanımı, hava kirliliği ve hareketsiz yaşamın kalbin en büyük düşmanı olduğunu ifade eden Aktüre, bu unsurlara dikkat edilmediği takdirde kalp kaslarını besleyen damarların tıkanmasıyla kalp krizinin meydana gelebildiğini dile getirdi.
Hemen hemen herkesin kalp hastalıklarına yakalanma riski olduğuna işaret eden Öğr. Üyesi Aktüre, bazı kişilerin bu konuda daha büyük tehdit altında olduğunu vurguladı. Kalp damar hastalıklarının risk faktörleri nedeniyle daha erken yaşta ortaya çıkarak daha hızlı ilerleyebildiğini belirten Aktüre; kalp hastalıkları için risk faktörlerini şu şekilde sıraladı; “Erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaşın üzerine olmak, ailede erken yaşta kalp hastalığı görülmesi, sigara kullanılması, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, fiziksel hareketsizlik, diyabet, obezite, stres, depresyon, uyku sorunları, erken menopoz.”
“Her yıl ortalama 17 milyon bu sebebiyle hayatını kaybetmekte”
Dünyada en fazla ölümün kalp ve ona bağlı rahatsızlıklardan kaynaklı hastalıklar nedeniyle meydana geldiği bilgisini paylaşan Dr. Gülşah Aktüre; “Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, her yıl ortalama 17 milyon kişi kalp ve damar hastalıkları sebebiyle hayatını kaybetmektedir. Ülkemize bakacak olursak, Türkiye’de ölümlerin yaklaşık yüzde 40’ı kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 250 bin kişiye kalp-damar hastalığı tanısı konulmaktadır ve bu hastaların maalesef 150 bini de yaşamını kaybetmektedir” ifadelerine yer verdi.
Kalp damar hastalıklarına bağlı gelişen koroner arter hastalığı, periferik arter hastalığı, inme, kalp krizi ve aort hastalıkları en sık görülen kalp hastalıkları olduğunu dile getiren Aktüre, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalıkları, kalp deliklerinin de sık görülen kalp hastalıkları arasında sayılabileceğine işaret etti.
Bu şikayetler varsa mutlaka bir kardiyoloğa başvurun!
Kalp hastalıklarının en önemli belirtilerinden birinin göğüs ağrısı olduğunu belirten Gülşah Aktüre, “Sıklıkla egzersiz, stres, ağır yemek ve soğuk hava gibi faktörlerin ardından göğüs kafesinin ortasında hissedilen baskı, ağırlık, sıkıştırma, yanma hissi olarak kendini gösterir. Nefes darlığı da kalp hastalıklarında sıklıkla görülebilmektedir. Genellikle egzersiz ile ortaya çıkan hızlı soluma ve buna rağmen rahat nefes alamama duygusu yani hava açlığı ile kendini gösterir. Dinlenme halinde olan nefes darlığı, daha ciddi bir kalp hastalığının habercisi olabilir. Bunlar dışında, kalp çarpıntısı, bayılma, baş dönmesi ve baygınlık hissi, bacaklarda, karında veya vücutta şişlik (ödem), öksürük gibi şikayetler de kalp hastalıklarında görülebilir. Bu şikayetlerden herhangi birinin olması durumunda, özellikle de kalp hastalıkları için risk faktörünüz veya ailede kalp hastalığı hikayesi varsa mutlaka muayene için bir kardiyoloğa başvurulmalıdır. Bu şikayetler ani ve şiddetli bir şekilde ortaya çıkmış ise de acil servise başvurulması gerektiği unutulmalıdır” şeklinde konuştu.
“Teşvik edilmelidir”
Kalp sağlığını korumak için bu hastalık grubuna yönelik risk azaltıcı veya koruyucu yaşam tarzı değişikliğinin planlanması gerektiğinin altını çizen öğretim üyesi Aktüre, “Öncelikle kalp hastalıklarına yol açan hipertansiyon veya diyabet gibi kronik hastalıkları olan hastalar etkili şekilde tedavi edilmeli ve bu hastalara karşı koruyucu önlemler alınmalıdır. Hastalar veya risk altında olan bireyler sağlıklı beslenme için mutlaka teşvik edilmelidir. Doymuş yağ ağırlıklı, yüksek kalorili, yüksek kolesterol içerikli ve yüksek karbonhidrat içerikli beslenme alışkanlıklar bırakılmalı ve günlük tuz tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kişinin; yaş, cinsiyet ve kilosuna uygun olarak, günlük veya haftalık egzersiz programlar planlanmalıdır. Özellikle obez olan kişilerin ideal kiloya ulaşması sağlanmalı, gerekli durumlarda diyetisyen veya diğer sağlık profesyonellerine başvurularak kilo verdirilmeye çalışılmalıdır. Sigara kullanımına tamamen son verilmelidir. Yoğun strese maruz kalan kişilerin stres ortamından uzaklaştırılması, psikolojik yönden rahatlatıcı aktivitelere yönlendirilmesi ve gerekli durumlarda psikolojik destek alması sağlanmalıdır” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.