Ülkemizde ilk defa İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nde Psikososyal Onkoloji Bilim Dalı’nı kuran, Psikososyal Onkoloji Derneği Kurucusu ve Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan, kanser hastalarının psikolojik destek alması gerektiğini belirterek, “Kişinin yaşadığı depresyon, bağışıklık sisteminin çökmesini hızlandırır. Dolayısıyla tedaviye katılımı bozulur. Bu nedenle psiko-onkolojik tedavi, genel tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır" dedi.
13. Dünya Psikoonkoloji Kongresi’nin başkanlığını da yapan Psikososyal Onkoloji Derneği Kurucusu ve Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle kanser tedavisinde psikolojinin önemi hakkında bilgi verdi. Kanser hastalarının psikolojik destek alması gerektiğini belirten Prof. Dr. Özkan, "Kişinin yaşadığı depresyon, bağışıklık sisteminin çökmesini hızlandırır. Dolayısıyla tedaviye katılımı bozulur. Bu nedenle psiko-onkolojik tedavi, genel tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır" dedi.
Beden, beyin ve ruhun bir bütün olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özkan, “Bedendeki olumsuzluklar beyni etkiler, bu ruha yansır, ruhun ızdırabı da beyin kanalıyla bedene yansır. Kanserin ortaya çıkışında psikolojik durumun rolü vardır. Ama daha da önemlisi ruh halinin hastalığın seyrini etkiliyor oluşu. Ciddi zorlanmalar, duygusal çatışmalar, kronik stresler, travmalar, kayıp, çaresizlik, yas ve aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık durumları, kişideki mevcut kanser sürecini hızlandırır. Zihinde çözülemeyen problemler ruhun ızdırabı olmaya doğru akar ve bu da hormonlar aracılığıyla bağışıklık sistemini zafiyete uğratmaya başlar” diye konuştu.
“KANSERİ TEDAVİ ETMEK KANSERLİ HASTAYI TEDAVİ ETMEK ANLAMINA GELMEZ”
Kanseri tedavi etmenin kanserli hastayı tedavi etmek anlamına gelmediğini söyleyen Prof. Dr. Özkan, “Hastanın psikolojisini de iyileştirmek gerek. Hasta iyi hissetmeli. Bu, tedaviye uyumunu kolaylaştırarak hastalığın seyrine etki eder. Eğer bir kanser hastasında ruhsal çökkünlük var ise, o hastanın depresyonu tedavi edilmediği sürece kanseri tam tedavi etmiş sayamayız. Depresyon sebebi ve süreçleri ne olursa olsun, hastanın beyin kimyasını bozacağından hormonal sistem kanalıyla kanserin seyrine etki eder. Kanserli hastanın psikolojisini dikkate almadan yapılacak tedavi, ameliyat başarılı geçti hasta öldü demek gibi bir şey olur” dedi.
Türkiye’de yılda 300 bin kişiye kanser tanısı konulduğunu belirten Prof. Dr. Özkan, “Kanser hastalarının yarısından fazlası tedavi ve destek gerektirecek düzeyde psikolojik sorun yaşıyor. Kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi müdahaleler kişinin psikolojisini bozabiliyor. Bunların yanı sıra hastalığın kendisi de psikiyatrik sorunlara neden olabiliyor. Bu noktada psiko-onkoloji önemli. Kanser hastalarında sıklıkla görülen psikiyatrik bozukluklar arasında uyum bozuklukları, anksiyete bozuklukları, depresif sendromlar, organik beyin sendromları, kişilik bozuklukları bulunmaktadır. Her iki kanser hastasından birinin psikolojik desteğe ihtiyacı vardır. Kanserle birlikte hasta bir kriz yaratır; egosu, homeostatik dengesi ve hayata bakışı etkilenir” şeklinde konuştu.
Dünyada birçok kanser merkezi ve kanser hastalarına hizmet veren sağlık kurumlarında hastaların ve yakınlarının ruhsal durumlarına yönelik desteğin tıbbi tedaviyle bir arada verildiğini belirten Prof. Dr. Sedat Özkan, böylece biyopsikososyal bir yaklaşım hedeflendiğini söyledi. Prof. Dr. Özkan, Türkiye’de ise kanser hastalarına yeterli psikolojik destek verilmediğini kaydetti.
“ÇOK YÖNLÜ BİR TEDAVİYLE DAHA İYİ MÜCADELE MÜMKÜN”
Kanser hastalarının sağlığına kavuşmasının uygun tıbbi hizmet, fiziksel tedavi ve bakımla birlikte psikiyatrik tedavi ve psikososyal bakım hizmetinin eş zamanlı sunulmasıyla mümkün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özkan, “Kanser hastalarına psikolojik destekte kaygı ve acıyı azaltmak, uyumu sağlamak, yaşam kalitesini artırmak, duyguların ifadesine yardımcı olmak, mücadele ve yaşama gücünü artırmak, hastalığın yarattığı çok yönlü krizle baş etmek, var olan yanlış algıları düzeltmek, ’ya hep ya hiç’ tarzı davranış ve düşünceleri düzeltmek, sosyal destek ve iletişimi güçlendirmek önemlidir” dedi.
“ZİHİN VAZGEÇERSE BEDEN DAHA ÇABUK VAZGEÇER”
“İnsanlar hayatla nasıl mücadele ederlerse, hastalıkla da öyle baş ederler” diyen Prof. Dr. Özkan, “Psikologlar sadece bu mücadeleyi daha işlevsel ve uyumlu hale getirmekte, hastalık sonrasında da insanların hayatına sağlıklı bir şekilde devam etmelerini sağlamaktadır. Son günlerde sıkça kullanılan anti kanser zihni kavramını iyi anlamak gereklidir. Kanser olunca değil, oldum denildiğinde hastalığın seyri olumsuz gelişir. Önemli olan ruhun da kanser olmamasıdır. Bu nedenle hayattan da hastalıktan da bir şeyler öğrenmek gereklidir. Hastaların kimi kanseri kabul eder, kimi reddeder. Önemli olan mücadele etmektir. İnançlı, bilime güvenen, paylaşımcı ve mücadeleci bir yapıya sahip olmak önemlidir. Kanser tedavisi süresince önemli olan ayrıntılardan biri de normal hayatı sürdürebilmektir. Kemoterapi görürken bile haberler izlenmeli, neye ilgi duyuluyorsa bunlar yapılmaya devam edilmelidir. Zihin, dünyaya ne kadar açık olursa o kadar çabuk toparlanacaktır. Zihin vazgeçerse bedenin daha çabuk vazgeçtiği unutulmamalıdır. Kanserle ustalıkla mücadele eden ve kanseri yenen kişiler, hayatına daha mutlu, üretken ve huzurla devam etmektedir” diye konuştu.
Kaynak: IHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.