GENCİ BÖYLE BULDULAR
Aylar önce Hicaz’da yol çalışması esnasında proje güzergahında bir köye rastlanmış, geriye sadece mezarlığın bulunduğu köy kalmıştı. Bu köy, çalışanların ihbarı üzerine yetkililerce incelenmiş, yapılan incelemelerde mezarların tarihi eser niteliği taşıdığı ortaya çıkmış. Şirket, çalışmaların durmasından şikayetçi olmuş ve birkaç demokrat yakınını araya sokarak çalışmanın devam etmesini sağlamış. Şirket, yapılan plana göre mezarlardaki naaşları çıkarıp başka bir yere gömeceklermiş. En erken gömülen kişinin 30 yıllık bir mezarda yattığı öğrenilmiş. Bu eski köyün sakinlerinin mezarları tek tek açılmaya başlamış. İşçiler kabirleri açtıkça bir sürü parça parça olmuş bir iskelet ve kötü kokulardan başka bir şey görmemişler tüm kabirler açılıp naaşlar taşındıktan sonra geriye tek bir mezar kalmış. Oraya en son gömülen 30 senelik mezar. Diğerlerinde olduğu gibi bu mezarı da açmışlar. Vurulan her bir kazma kürek sesiyle sanki bir canlıya vuruyormuş gibi sesler geliyormuş. Kabri açtıklarında bir tabut bulmuşlar. Tabutun kapağını açtıklarında bir anda işçiler tekbir getirip kelime-i tevhid okumaya başlamışlar. Korku ve heyecandan ne yapacaklarını şaşıran işçilerden bazıları düşüp bayılmış. Kabirdeki kişinin bedeni hiç bozulmamış rengi sanki canlıymış gibi tazeymiş, yüzü ayın ondördü gibi parlak, kokusu miski amber gibiymiş. Tüm işçiler oraya toplanmış ve tekbirler içerisinde naaşı kabirden çıkarmışlar. Çıkarılan mevtanın yüzünü açtıklarında “bu filancanın oğludur, bunu tanıyoruz” diyenler olmuş. Onlar da bu kişinin 30 yıl önce öldüğüne şahitlik etmişler. Genç, sanki şimdi gömülmüş gibi tazeydi. Gece alıp babasına götürmüşler. Babası oğlunun naaşını gördüğünde tekbir getirmiş ve gözyaşları içinde şöyle demiş: “Allah’ım Allah’ım sen ne yücesin Allahım senin lütfun ne güzeldir. 30 yıldan sonra oğlumu bana hiçbir şey değişmemiş bir halde gösterdin.” Genci alıp başka bir kabre götürmüşler ve oraya defnetmişler. Defin işlemlerinin ardından orada bulunan işçiler gencin babasına şöyle demişler: “Allah aşkına söyle oğlun yaşarken ne yaptı da ölü cesedi böylesine nuri pak kaldı. Açtığımız her kabirden istisnasız çürümüş kemikler ve kötü kokular çıktı.” Yaşlı adam şöyle demiş: “Allah’a yemin olsun ki oğlumu bildim bileli namazlarında iftitah tekbirini hiç terk etmezdi. Cemaatle namazı da daima en ön safta kılardı. Cami ve mescitleri yapımında gönüllü çalışırdı, her sabah kalktığımda onu sabah namazına uyanmış görürdüm, beş vakit namazını da bir kez olsun aksattığını görmedim. Zannediyorum ki bu yüzden Allah onun cesedini çürütmedi. Namaz insanın rabb’i ile olan irtibatıdır. Oğlum her şeyden çok severdi.” demiş. İslamın şartları arasında bulunan namaz kılmak, ibadetlerin en üstü olarak kabul edilmektedir. İbadetler içinde en faziletlisi namazdır. Cennetin anahtarı namazdır. Bu yüzden dinimiz namazı ömrümüzün sonuna kadar kılmayı emretmiştir. Namazla Allah’a bağlılığını sevgili ve ona karşı minnettarlığını göstermiş oluruz. Beğendiyseniz sediklerinizle paylaşmayı unutmayın. Sağlıklı günler.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Haberdarım