HAYATIN ŞOKUNU YAŞADI
Bu onu çok sevindirmişti, sözleri canımı acıtmıştı… Yatak odasından evin kapısına kadar 10 metre taşıdım. Eşim gözlerini kapattı ve kulağıma “Oğlumuza boşanmamızdan bahsetme,” diye fısıldadı. Ben de başımı öne eğerek tamam, dedim ve içime bir üzüntü çöktü. Kapı önünde onu bıraktım, eşim otobüs durağına gitti ve onu işe götürecek olan otobüsü bekledi. Ben de tek başıma ofise gittim. 2. gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti. Eşim başını göğsüme yasladı ve onun kokusunu duydum. Birden eşime uzun süredir bakmadığımı anladım ve onun evlendiğim zamanki kadar genç olmadığını fark ettim. Yüzünde hafif çizgiler oluşmuş, saçlarına ak düşmüştü. Geçen yıllar öylesine yanından geçmemişti, o an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum. 4. gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. Bu, bana hayatının 10 yılını hediye eden kadındı.5. gün bu güven duygusu daha da büyümüştü. Bundan Jane’e bahsetmedim. Günler geçtikçe onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antrenmandan dolayıdır bu. Bir sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim. İsyan ederek her gün kıyafetlerin biraz daha bol geldiğini söyledi. Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini fark ettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Birden yüzüme yumruk gibi vurdu. Bu kadar acıyı ve üzüntüyü kalbinde taşıyordu. Farkında olmadan başını okşadım. O an oğlumuz da geldi ve “Baba, annemi taşıman lazım.” dedi. Bu hayatımızın bir parçası olmuştu, babasının annesini odadan kapıya taşıması. Eşim oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı. Ben başımı çevirdim, son anda kararımdan vazgeçmek istemiyordum. Onu kucağıma aldım ve yatak odasından kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı evlendiğimiz gün gibi. Artık huzursuzlaşmıştım bu kadar kilo vermesinden. Son gün onu kucağımda taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve eşime hayatımızdaki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim. Ofise gittim ve kapıyı kilitlemeden arabadan fırladım, bunun için zaman yoktu. Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve merdivenden yukarı koştum, yukarı varınca Jane kapıyı açtı. Ona karımdan boşanmayacağımı söyledim. Şaşkın bir ifadeyle elini alnıma koydu ve ‘Senin ateşin mi var?’ diye sordu. “Üzgünüm Jane ama ben artık boşanmak istemiyorum.” dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdandı. Şimdi aklıma geldi ona evlendiğimiz gün kapıdan içeri taşıyınca ömrümün sonuna kadar sadakat yemini verdiğim… Jane olayı anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı. Hemen aşağı koşup ilk çiçekçiye gidip eşime bir buket çiçek aldım, üzerindeki karta da ”Seni her sabah hayatımın sonuna kadar taşıyacağım.” yazdım. Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde çiçeklerle yatak odasına gittim ve eşimi yatağın üstünde ölü buldum. Eşim aylardır kanser ile savaşıyordu ve ben Jane ile ilgilenmekten bunu fark etmemiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için beni, oğlumun bana negatif tutumundan korumaya çalışmıştı. En azından oğlumun gözünde iyi bir eş olarak kalmamı istemişti.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Haberdarım