LİCE DAVASI İZMİR’DE BAŞLADI

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili açılan dava, bugün İzmir 1. A...

Lice Davası İzmir’de Başladı

01 Nisan 2015 Çarşamba 11:43

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili açılan dava, bugün İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.

Diyarbakır’da faili meçhul soruşturmalarla ilgili yürütülen çalışma kapsamında 2013 yılının Ekim ayında zaman aşımına bir gün kala dava açıldı. Dava daha sonra Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ’güvenlik’ gerekçesiyle Eskişehir’e nakledildi. Ancak Eskişehir’de Özel Yetkili Mahkeme olmadığı anlaşılmış ve dava Ankara’ya gönderilmişti. Buradan İzmir’e nakledilen davayla ilgili İzmir 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi sanıkların yargılanmasının izine bağlı olduğu gerekçesiyle yargılamayı durdurdu. Mahkeme, HSYK’nın soruşturma izni vermesi gerektiğini belirtti. Müdahil avukatların girişimleri sonucu HSYK’nın soruşturma izni verdiği ve yargılamanın devam edeceği öğrenildi. Durdurulan dava, İzmir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde bugün görülmeye başlandı. Davaya, 13 mağdur ve avukatları ile sanık dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın avukatıları katılırken, emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Üsteğmen Tünay Yanardağ da sağlık sebeplerinden dolayı aldıkları raporla katılmadı. Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin öldürülmesiyle ilgili sanıklar Eşref Hatipoğlu ve Tünay Yanardağ hakkında, "taammüden öldürme", "halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.

SANIKSIZ DAVA OLMAZ

İzmir’de görülen ikinci duruşmada, uzun süren kimlik tespitinin ardından talepler dinlendi. Lice olaylarının mağdurlarının avukatlarından Zeynep Sedef Özdoğan, ’’Görülen bir davada sanıksız dava olmaz. Sanıklar bahane üreterek davaya katılmaktan kaçınıyor, çocuklar bile attıkları tek bir tweet yüzünden mahkeme karşısına çıkarılıyor. O yüzden sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasını istiyoruz. Sanıksız yargılama olmaz’’ dedi. Müdahil avukatlardan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi de, şunları söyledi: ’’20 yılın sonunda failler belirlenmeden, deliller toplanmadan, zaman aşımı olan 20 yıla 1 gün kala dava açılmıştır. Buna rağmen ölenlerin yakınları dava açılmasını memnuniyetle karşılamıştır. Suçun işlendiği yer Diyarbakır’dır. Diyarbakır, çok ağır suçlamalarla birçok yargılamanın yapıldığı güvenli bir yerdir. Diyarbakır Adliyesi’nde bu tür soruşturmalarda hiçbir eylem taşkınlık yaşanmadı. Sanıkların konforu düşünülerek hukuka aykırı bir şekilde İzmir’e nakledildi. Bir numaralı sanık İzmir’de yaşıyor. Dava bu kişinin ayağına getirildi. Davanın müştekileri, avukatları bin 500 km uzaklıktan buraya gönderildi. 20 yılın mücadelesini verenler sanık sandalyesinde kimseyi görmüyor ama biz hastalığa inanmıyoruz. Yargılamadan kaçmak için sanığın burada olmadığını düşünüyoruz. Yargılama sanıkla başlar, yasal hükümler açıktır. Her iki sanığın duruşmada hazır edildiği duruşmada iddianamenin okunmasını istiyoruz."

GÖZÜMÜN ÖNÜNDE BABAMA İŞKENCE YAPTILAR

Lice olaylarında yakınlarını kaybeden ve evleri yakılan müştekiler dinlenmeye başlandı. O günden beri psikolojisinin bozulduğunu belirten Mezgin Cantürk, "Olayın olduğu zaman ilkokul 2. sınıfa gidiyordum. O gün sabah 08.30’da okul başladı. Aradan yarım saat geçtikten sonra silah sesleri gelmeye başladı. Okulumuz silahla tarandı. Biz kaçmaya başladık Okuldan çıkıp eve varmam normalde 5 dakika sürerken açılan ateşlerden dolayı yarım saati buldu. Mermilerin altında saklana saklana eve vardım. Eve vardığımda ev yerle bir olmuştu, kardeşlerimin öldüğünü ve anne babamın yaralandığını gördüm. Rütbesiz askerlerin yüzü açık, rütbelilerin yüzü maskeliydi. O şekilde bir gün yaralı annem ve babamla birlikte evdeki havuzun içerisinde kaldık. Ertesi gün sabahı gözümüzün önünde, babam yaralı olmasına rağmen işkence yaptılar. Şimdi çocukların önünde tavuk kesilmezken bizim gözümüzün önünde insanları öldürdüler. Hâla o dönemin etkilerini yaşıyoruz" diye konuştu.

15 GÜN ÖNCE BİR ASKER UYARDI

Olaylar başlamadan önce evinde komando taburundan bir silah sesi geldiğini belirten Seyithan Cantürk de, şunları söyledi: "Evden dükkanıma yürüyerek gittim. Tamirci dükkanıma gittikten yarım saat sonra silah sesleri çoğalmaya başladı ve bizim mahalle kurşun yağmuruna tutuldu.

Bu sırada komando birliğinin içerisinde hareketlilik vardı. Ben hemen dere kenarından Lice’den uzaklaşarak Diyarbakır’a kaçtım. Bu olaylarda 3 yeğenim öldü, bir yeğenimin de gözü kör oldu. Ahır ve hayvanlarım yakıldı. Evim yıkıldı. Bu olaylardan 15 gün önce bir Urfalı asker bana ‘Evini buradan götür. Sizi yakacaklar’ demişti. Doğru çıktı. Suçlulardan şikayetçiyim.’’ Her taraftan ateş açıldığını dile getiren Cahit Şanlı da, "Polis aracının geçtiğini gördüm, camları kırılmıştı. Ondan sonra her taraftan ateş ediliyordu. Komando birliğinden ateş ediliyordu, polisten ateş açılıyordu. Ama herhangi bir çatışma yoktu. Helikopterden yapılan taramaların izleri hâla belli. Evleri yanarken gördüm. Babamı kaybettim’’ dedi.

1993 olaylarında hayatını kaybeden Uzman Çavuş Yüksel Bayar’ın ağabeyi Muhammed Bayar da, olayları görmediğini, şikayetçi ve davacı olduğunu ifade etti. Bayar’ın diğer kardeşi İlhami Bayar da, şikayetçi olduğunu belirterek, o dönem kardeşiyle birlikte görev yapanların da dinlenmesini talep etti.

UZMAN ÇAVUŞ, BAHTİYAR AYDIN’I ÖLDÜRDÜ İDDİASI

Olayların yaşandığı dönemde Türk Telekom’da çalışan ve olaylara birebir şahit olan Yahya Yiğiter de sözlerini şöyle sürdürdü: "Lice’de yaşananları gözümle gördüm, yaşadım. Olayın sabahı polisin biri ’bizi taradılar’ diye arabayla geldi. Baktım arabaya tek bir kırık yok. Böyle söyleyince kızdılar. Sabah saat 08.55’de silahla ateş edilmeye başladı.6 helikopter vardı bunların 3’ü kobraydı. Ayrıca, iki jet uçak vardı. Evleri yaktılar, caminin minaresine top atıldı, hala izi bellidir. Çalıştığım Telekom’un yanında bir tank vardı. Savcının bile telefonunu keseceksiniz, sadece emniyet, jandarma ve komando taburunun telefonu çalışacak diye bize emir verdiler. Görevim nedeniyle birçok kez şebeke çekmek için gittiğim Bahtiyar Aydın’ın şehit olduğu komando taburunu çok iyi bilirim. Ben, ’Bahtiyar Aydın’ı öldürenin uzman çavuştur’ dendiğini duydum. Lice’de Bahtiyar Aydın’ın vurulduğu yeri gören tek ev yok. Bahtiyar Aydın’ı öldürdüğü söylenen uzman çavuşun adını bilmiyorum ama Bahtiyar Aydın’ı öldüren uzman çavuşu da öldürdüler."

VÜCUDUNDA HALA ŞARAPNEL PARÇALRI VAR

Olaylarda 3 çocuğunu kaybeden Zarife Cantürk de, gözyaşları içerisinde "Ben nedeniyle 2, 5 ve 13 yaşında üç çocuğumu kaybettim. Hâla bugün izlerini taşıyorum. Vücudumda şarapnel parçaları var. Suçluların cezalarını çekmesini istiyorum. Bunlardan son nefesime kadar şikayetçiyim’’ dedi.

Sonra duruşmaya ara verildi.

Kaynak: IHA

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.