OTUZ BEŞ SENEDEN SONRA
Biraz sohbet ettikten sonra karıma bu kızın kim olduğunu sordum. Karım, onun bir de on beş yaşında bir abisi olduğunu, şu anda okulda olduğunu, onları sokaklarda yatarken bulup yanına aldığını, ikisinin de çok iyi çocuklar olduğunu ve bütün mal varlığını onlara paylaştırdığını söyledi. "Mallar ölünceye kadar benim, ben öldükten sonra da onların olacak" dedi. Bir gün bile benim kısırlığımı yüzüme vurmayan bu asil kadın, benim egoistçe ondan çaldığım annelik duygusunu bu şekilde tatmin etmiş ve çok büyük bir sevaba da girerek yaşlılığında ona bir bardak su verecek evlatlara sahip olmuştu. Benim sırf şeyimin keyfi görülsün diye bir o….ya yedirdiğimi onca parayı malı mülkü bu asil kadın hayır işlerinde kullanmıştı. İçimden ne kadar küfür biliyorsam kendime ettim. Akşam olmuş, gitme vakti gelmişti. Mutfaktan mis gibi lahana sarmasının kokusu geliyordu, canım çekti ama hiç belli etmedim. 'Gitme bizimle kal' dese seve seve kalacaktım ama demedi. Sadece 'ara sıra ara, sağlığından haberdar et' dedi. Onun da bir kadınlık gururu vardı ve hiç hak etmediği halde ben onu hiç acımadan incitmiştim. Kuyruğumu kıstırıp bin bir pişmanlıkla oradan ayrıldım. Oradan ayrılmadan önce karım elime bir poşet tutuşturdu ve ''lahana sarmıştım sen seversin götür afiyetle ye'' dedi. Yaşıma başıma bakmadan yaptığım o büyük hatayı şimdi hayatta bir başıma kalmakla ödüyordum. Evet, ben bunu hak etmiştim. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuştum...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Haberdarım