YASAKLAR İLE İLGİLİ FLAŞ GELİŞME! TARİH VERİP AÇIKLADI..
Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili Sağlık Bakanlığı K-1-9 Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz’dan önemli bir açıklama geldi. Yavuz, “6 aydan önce bunu (toplumsal bağışıklığı) sağlamak mümkün değil. Hatta yıl sonunu bile bulabilir. Biz evvela okulları açmayı amaçlıyoruz. Günlük v-aka sayıları on binlerden biraz düşüp de test pozitiflik oranlarımız % 5’in altına indiğinde bunu düşünebileceğiz. Yani rakamların günlük binlerin altına indiğini görmemiz gerekmektedir. Ancak o şekilde okul açarak serbestleşmeye gitmek gerekmektedir. Şu an çocukların durumu gerçekten çok kötü. Eğitim yönünden çok eksik kaldılar. Çok sıkıntılı bir durum. Ben temel kalırsa önceliği okullara vermek gerekmektedir. Bunun da Şubat’tan sonrası için olabileceğini düşünüyorum. Bu dönem zaten herkes için kayıp bir dönem oldu.” dedi.
Sağlık Bakanlığı K-1-9 Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, kısıtlamaların ne zaman gevşetileceği ve okulların açılmasıyla ilgili açıklama yaptı. Kısıtlamaların ise ancak Şubat ayından sonra gevşetilmeye başlen temelbileceğini dile getiren Yavuz, ”Biz evvela okulları açmayı amaçlıyoruz. Günlük v-aka sayıları onbinlerden biraz düşüp de test pozitiflik oranlarımız % 5’in altına indiğinde bunu düşünebileceğiz. Ben temel kalırsa önceliği okullara vermek gerekmektedir. Bunun da Şubat’tan sonrası için olabileceğini düşünüyorum” dedi. Prof. Dr. Yavuz, yüksek risk altındaki sağlık çalışanları hariç, hastalığı geçirenlerin 6 ay boyunca aşı olmasına gerek olmadığını belirtti, inaktif aşının 28 gün arayla yapılmasının etkinlik düzeyini çok daha fazla yükselttiğini söyledi. Geçtiğimiz perşembe günü öncelikle yüksek risk grubundaki sağlık çalışanları ile başlen temeln K-1-9 aşılamalarında rekor kıran Türkiye’de, araya hafta sonunun girmiş olmasına karşın şimdiye dek 700 binin üstünde kişi aşılandı. Birkaç hafta geç başlanmasına rağmen dünyadaki aşılama sıralamasına iki gün içinde ilk ondan girmeyi başaran Türkiye’deki aşılamalar, sırasıyla huzurevleri sakinleri ve çalışanlarıyla yüksek risk grubundaki 65 yaş üstü vatandaşlarla devam edecek. Sağlık Bakanlığı K-1-9 Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon H-astalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, aşıyla ilgili oluşan soru işaretlerine değinerek şunları söyledi: “Öncelikle, hastalığı geçirenlerin şu en temel kadar yapılmış çalışmalarda genelde 6 aya kadar bağışıklığının kaldığı düşünülüyor. Çok nadir yeniden en-feksiyon olma oranı. Çok çok düşük. O sebeple genelde hastalığı geçirenlerin 6 aydan önce aşılanmalarına gerek yok deniyor. Dünyada da genel bilgi olarak bu biçimde. Biz de ilk 6 ay zaten aşılamayacağız. Vatandaşların an-tikor baktırmasına da gerek yok zaten herkezin an-tikorlarına bakılması da çok uygulen temelbilir bir şey değil. Ancak sağlık çalışanlarında durum farklı. Özellikle hafif geçirenlerde, ant-ikor oluşmuyor veya çok az oluşuyor. Bu durumda da T hücre yanıtı dediğimiz savunma mekanizması ile de korunabiliyoruz. Ama sağlık çalışanlarının v*-rüse maruz kalma riskleri çok yüksek. O sebeple de istemeleri halinde ön safhada çalıştıkları için, hastalığı geçirmiş olsalar da aşılen temelcaklar.”
“İKİNCİ DOZUN 28 GÜN ARAYLA YAPILMASI DAHA YÜKSEK ANT-İKOR SAĞLIYOR” Aşının 14 gün arayla değil de 28 gün sonra ikinci dozunun yapılacak olması ile ilgili tartışmalara da yanıt veren Prof. Dr. Yavuz, inaktif aşılarda aşı yapma aralığının birkaç hafta olması gerektiğini ve tüm aşılama programlarında bu biçimde bir uygulamanın tercih edildiğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Bu aşının, 0-14 yerine 28’inci gündeki ikinci doz uygulamalarda a-ntikor seviyesinin iki kat daha yüksek olduğu bilgisine sahibiz Faz 2 çalışmalarından. Öncelikli olarak yüksek risk grubu ve yaşlılara yapılacağı için de daha yüksek ant-ikor oluşturması çok daha önemli. Bu bilgiye dayen temelrak aşılamanın 28 gün arayla olmasını önerdik. Normal 18-59 yaş arası grupta da an-tikor seviyesi 28 günde bir yapıldığında çok daha yüksek oluyor. Ant-ikor seviyesinin yüksekliği de büyük olasılıkla daha uzun bir bağışıklık sağlayacak. Türkiye’de va-ka sayıları hazır aşağı doğru inmişken ve kısıtlamalarımız da devam ederken bir yandan bunu fırsat olarak kullen temellım ve insanları 28 günde (ikinci doz) a-şılayarak çok daha iyi bir bağışıklık oluşturalım diye bu karar alındı. Herkes bundan en iyi biçimde faydalansın, diye yani. Burada bilim dışı bir yaklaşım yok kesinlikle. Tamamen klasik immünoloji bilgisiyle hareket edilerek alınmış bir karar. Zaten bütün aşıların Faz 2 çalışmalarında iki doz arasını biraz daha açtığınızda çok daha iyi an-tikor yapmış olduğu biliniyor. Ama pandemi sebebiyle hız kazandırmak gerekmektedir sürece. 14 günde bir yapılmasının sebebi de, kısa bir süre içinde daha düşük de olsa koruyucu bir an-tikor yanıtı elde edelim diyeydi esasında. Evet 14 günde de elde ediliyor koruyuculuk ama 28 günde sonuçlar çok daha iyi.”
“İNGİLTERE’DEKİ M-UTASYON ENDİŞE VERİCİ” S-ars C-ov-2’de m-utasyonların grip s-algınlarındaki kadar hızlı beklenmediğini dile getiren Prof. Dr. Yavuz, İngiltere’de ortaya çıkan ve hastalığın bulaşma hızını artırdığı düşünülen yeni m-utasyonun endişe yarattığını belirterek “İngiltere’deki m-utasyon şu anda neden önemli? Çünkü b-ulaştırıcılığını çok artırdığına yönelik kuvvetli kanıtlar var. Nitekim İngiltere’de pik çok arttı. Buna bağlı şekilde ABD ve İrlanda’da da sayılar hızla yükseliyor. Bu, bizi de kaygılandırıyor m-utasyonlarla ilgili. Ama aşılara bağışıklık geliştirmekte olan bir m-utasyon henüz tespit edilemedi” dedi. Hollanda’da görülen ve v-izon türü olan Minklerden insanlara K-1-9 bulaşması üzerine yapılan araştırmalarda bu hayvanlardan insanlara geçen m-utasyonda bağışıklıktan bir miktar kaçabildiğinin tespit edildiğini de vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, “Yine Güney Afrika’daki yeni m-utasyonla ilgili böyle şeyler söyleniyor ama bunlar henüz yaygınlık kazanmadığı, sınırlı kaldığı için, şu anda çok kaygı yaratmıyor. Şimdiye kadar yaygınlaşan m-utasyonlarda belirgin bir şekilde elimizdeki aşılardan kaçabilen bir türü henüz tespit edilemedi” ifadelerini kullandı.
“DÜZENLİ V*-RÜS SEKANSLAMASI PCR TESTLERİNİN DOĞRULUĞUNU DA ETKİLER” V*-rüsün geçirdiği m-utasyonların tespit edilebilmesi için, belli periyotlarla v*-rüs sekanslaması denilen bir gen taraması yapılması gerekmektedir. Prof. Dr. Yavuz, Türkiye’de şimdiye dek maalesef düzenli şekilde v*-rüs sekanslaması yapılamadığını ancak İngiltere’de görülen m-utasyonun ardından belli merkezlerin belirlenip bu taramaların gerçekleştirilmesi için bir çalışma başlatıldığını söyledi. Prof. Dr. Yavuz, “Türkiye’de v*-rüs sekanslamasını yapan bildiğim birkaç merkez var ama düzenli yapılmıyordu. Örneğin Cerrahpaşa’nın bu işi yapabildiğini biliyorum. Ancak rutin, düzenli şekilde İngiltere’deki m-utasyondan sonra birkaç laboratuvar belirlenip onların düzenli şekilde yapması yönünde bir çalışma başlatıldığını biliyorum” dedi. Bu genetik değişimler PCR neticelerini da etkileyebiliyor. V*-rüsün belli gen bölgelerini tespit etmek üzere tasarlen temeln PCR testleri, v-rüsteki genetik değişimlerden sonra bu bölgeleri göremediği için yalancı negatif sonuçlar verebiliyor. İngiltere’deki m-utasyonun da bu biçimde tespit edildiğine işaret eden Prof. Dr. Yavuz, “Türkiye’deki PCR testlerinde bu genetik m-utasyonlardan kaçış yönünde şimdilik herhangi bir sıkıntı yok. Ama örneğin İngiltere’de bunu tespit için kullanılmaktadır şu an için. Diyelim PCR testinde v*-rüsün 3 genetik bölgesi kullanıyorlar; değişim sebebiyle bir tanesinden kaçış oluyordu. (Semptom, hastalık olduğu halde) Negatif çıkıyordu sonuçlar. Oradan yakaladılar zaten şüphelenip. Doğru tanı için bunların tabii ki düzenli şekilde takip edilmesi lazım. Dünya Sağlık Örgütü de zaten bunu öneriyor” biçiminde konuştu.
“ÖNCELİĞİMİZ OKULLARI AÇMAK OLMALI” Şimdiki bilgilerimizle toplumumuzun ancak % 70’inin aşılanmasıyla toplumsal bağışıklıktan söz edilebileceğini ve bunun da yıl sonunu bulabileceğini belirten Prof. Dr. Yavuz, bu sene da önlemlere devam etmek mecburiyetinde olduğumuzun altını çizdi. Kısıtlamaların ise ancak Şubat ayından sonra gevşetilmeye başlen temelbileceğini söyleyerek burda da önceliğin okulların açılmasına verilmesi gerektiğini belirtti ve sözlerini şöyle noktaladı: “6 aydan önce bunu (toplumsal bağışıklığı) sağlamak mümkün değil. Hatta yıl sonunu bile bulabilir. Biz evvela okulları açmayı amaçlıyoruz. Günlük vaka sayıları onbinlerden biraz düşüp de test pozitiflik oranlarımız % 5’in altına indiğinde bunu düşünebileceğiz. Yani rakamların günlük binlerin altına indiğini görmemiz gerekmektedir. Ancak o şekilde okul açarak serbestleşmeye gitmek gerekmektedir. Şu an çocukların durumu gerçekten çok kötü. Eğitim yönünden çok eksik kaldılar. Çok sıkıntılı bir durum. Ben temel kalırsa önceliği okullara vermek gerekmektedir. Bunun da Şubat’tan sonrası için olabileceğini düşünüyorum. Bu dönem zaten herkes için kayıp bir dönem oldu.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Haberdarım