İç Hastalıkları Uzmanı Dr.Meral Kayahan,her yaşta görülebilse de 50 yaş üzerinde ve kadınlarda erkeklere göre 4 misli daha sık görülen ‘‘Hiperparatroidizm’’ yogunluk,halsizlik,iştahsızlık,tansiyon yüksekliği gibi belirtilerle kendini gösteriyor diye belirtti.
Avusturya Sen Jorj Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr.Meral Kayahan sözlerine şöyle devam etti:
Paratroid bezleri boynun ön yüzünde bulunan troid bezlerinin arka yüzeyinde yerleşim gösteren küçük mercimek büyüklüğünde sağ ve sol tarafta, genelde ikişer adet olmak üzere 4 adet küçük iç salgı bezleridir.
Paratroid bezleri normal de Parathormon olarak adlandırılan ve kalsiyum, fosfor metabolizmasını düzenleyen bir hormon üretir. Kandaki kalsiyum miktarının düzenlenmesinde parathormon çok önemli rol oynar.
Parathormon ayrıca, barsaklardan kalsiyumun emilimini, kemik dokudan kana kalsiyumun geçişi ve böbreklerden kalsiyumun tutulumu ile kandaki kalsiyum, fosfor düzeyini dengelemeye çalışır. Ayrıca parathormon böbrekte D vitamininin aktif hale gelmesine katkıda bulunur.
Kalsiyum’un kandaki değerlerinde en küçük, minimal değişiklikler bile bazı kas ve sinir bozukluklarına sebep olmasından dolayı insan vücudunda çok önemli bir etkiye sahiptir.
Parathormon aşırı salgılanması veya eksikliği hastalıklara yol açar.
HİPERPARATROİDİZM
Bu durum kanda Paratroid hormonlarının artışı ile karakterizedir, beraberinde kanda kalsiyum düzeyi de artmıştır.
Parathormon yüksekliği, Paratroid bezinin rahatsızlığına bağlı ise primer hiperparatiroidi den söz edilir. Bazen bezin kendisinde bir sorun yoktur, vücudun diğer organlarından veya metabolik bozukluk sonucu olan parathormon yüksekliğine ise sekonder hiper paratroidi olarak tanımlanır.
Primer Hiperparatiroidi sebeplerini sayarsak %80-85 tek adenom, %10-12 sinde paratroid bezlerinde hiperplazi (bezlerde büyüme) nadir olarak %1’inde karsinom olabilir.
Kanser olasılığı düşüktür ancak hastalığın metabolik komplikasyonları tedavi edilmezse ciddi klinik tablolara neden olabilir.
Hiperparatroidi hem hasta yönünden hem hekim yönünden dikkat edilmezse kolaylıkla gözden kaçabilen bir metabolik bozukluktur.
Polikliniklerde ayaktan hiperkalsemimin en sık sebebi primer hiperparatroididir.
Vakaların yarısından hiçbir şikayet yok iken tesadüfen tanı konabilmektedir.
Her yaşta görülebilse de 50 yaş üzerinde ve kadınlarda erkeklere göre 4 misli daha sık görülür.
Şikayeti olan hastalarda ise yorgunluk, eklem ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, algılama ve konsantrasyon bozukluğu, fazla susama ve çok su içme, sık idrara çıkma, kabızlık ve en önemlisi kan basıncı yüksekliği yani hipertansiyondur.
Bu şikayetlerle polikliniğe gelen hastaların bir çoğunda yanlış tanı ile sadece artroz veya artrid tanısı konulup bir ağrı kesici ile tedaviye çalışılır veya hipertansiyon tanısı ile antihipertansif verilip, esas neden göz adı edilip kan basıncı düşürülmeye çalışılır ve sonuç alınamaz.
Tanı konulmaz ise böbrekte taş oluşumunun en önemli nedeni parathormon yüksekliğidir ve kemiklerden kalsiyum kaybına bağlı olarak omurga, kalça ve ön kol kemiklerinde kırıklar oluşabilir. Osteoporoz ve osteopeni ise en sık görülen belirtilerdir.
Yukarıda sayılan belirtiler fark edildiğinde kanda kalsiyum yüksekliği, fosfor düşüklüğü, idrardan kalsiyum atılımının artışı ve böbrek fonksiyonlarında bozukluk tespit edilir.
Kesin tanı için kalsiyum ve parathormon düzeyine bakılmalıdır.
Parathormon yüksek bulunduğu zaman paratroid USG, bilgisayarlı tomografi ve MR tetkiki yapılmalıdır. Ayrıca paratiroid sintigrafisi tanı doğruluğu açısından önemlidir.
Tedavi: Tedavide kandaki kalsiyum düzeyi önemlidir. kalsiyum düzeyi orta derecede yükselmiş ise böbrek fonksiyonlarının bozulmasına ve kan basıncı yüksekliğine neden olurken, ciddi boyutta kalsiyum yüksekliği hayatı tehdit eden bir durumdur.
Hasta takibe alınmalıdır; hiperkalsemi nedeni ile bol sıvı içmesi ve yılda bir kemik taraması yaptırması önerilir.
Hipertansiyon tedavisinde sıkça kullanılan diüretikler kan kalsiyum düzeyini artırabildiklerinden dolayı bu vakalarda kullanılmamalıdır.
Ancak sebep adenom, hiperplazi ya da tümöral bir durum ise cerrahi olarak tedavi edilmelidir.
Kaynak: IHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.