Kaçırılan, i-stismar edilen ve ö-ldürülen çocukların failleri genel anlamda “akrabalar ve komşular” çıkıyor. Ziyneti Kocabıyık TÜİK verilerine nazaran, 8 yılda 100 bin çocuk kayboldu, 26 bini evden kaçtı. Kaybolduktan sonrasında ş-iddete maruz kalan ve i-stismara uğrayan çocukların büyük bir kısmı v-ahşice ö-ldürüldü, bazılarına ise hiç ulaşılamadı.
O çocuklardan kabul edilen Leylâ Aydemir, 4 yaşındaydı. Ağrı’da ailesiyle birlikte bayramlaşmak üzere dedesinin köyünü gitmişti. Bir anda ortadan kaybolan Leylâ, tüm aramalara rağmen bulunamadı. 18 gün sonrasında onlarca kere bakıldığı dere yatağında c-esedi bulunmuş oldu. Leylâ’nın k-atil zanlısı olarak babasının amcasının oğlu tutuklandı. Eylül ile Irmak’a k-ıyanlar da komşu çıktı. Küçük Eylül’ün c-ansız bedeni bir elektrik direğinin dibinde g-ömülü olarak bulundu. K-atil zanlısı Uğur Koçyiğit, hâlen cezaevinde. Manisa Alaşehir’de evlerinin önünde oynayan Irmak Kupal c-inayetinin faili Himmet Aktürk, tüm Türkiye’nin gözü önünde kabahatunu itiraf etti. Otopsi raporunda t-ecavüze kalkışan c-ani Aktürk’ün Irmak’ın bedenine zarar verdiği ve boyun bölgesine baskı yaptığı yazıyordu. Yalova’nın Çınarcık ilçesinde 31 Mayıs 2017 günü sokakta oynarken kaybolan 6 yaşındaki Eylül’ün t-ecavüz edildikten sonrasında b-oğularak ö-ldürüldüğü açıklandı. Arama çalışmalarına da katılan Murat Ş. Tarafınca k-atledilen minik Eylül’ün c-ansız bedeni terk edilmiş bir inşaatta bir bavulun içinde bulundu. 2014 seneninın Nisan ayında Adana’daki evinin önünde kaybolan
6 yaşındaki Gizem Akdeniz’in k-atili babasının kuzeni çıktı. Çocukların yüzde 68’ini ise babaları ö-ldürdü. EVRİM’İN ANNE, BABA VE AMCASI GÖZALTINDA Tokat Turhal’da babaannesi Sati Atış’ın hayvanları suya gdolayırken evde bıraktığı, döndüğünde ise kaybolduğu belirlenen Evrim Atış’tan halen haber yok. Evrim’in anası arzu Atış, baba Burhan Atış ve amcası Niyazi Atış, babaanne Sati Atış ve komşuları Ali Hin, gözaltına alındı. Turhal İlçe Jandarma Komutanlığı’nda ifadelerinin alınmasının ardından babaanne ve Ali Hin serbest bırakıldı. Güvenlik güçleri soruşturmayı Evrim’in anası istek, babası Burhan ve amcası Niyazi Atış’ın üzerinde yoğunlaştırdı. ‘Evlatlarınıza mutlaka mahremiyeti öğretin’ Son yıllarda kayıp vakaları sayısal olarak arttı mı? Neden genellikle “z-anlı” ailenin yakınındaki kişiler? Çocuklarımızı nasıl korumalıyız? Tüm bunları Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı ve AMATEM Koordinatörü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz”a sorduk…
Çocuk kaçırma ve rahatsızlık olayları son yıllarda daha çok mı arttı? Aslına bakarsak son 10-15 yıl önceye bakarsak daha çok diyebilirim. Burada oranlar mı daha çok yoksa insanlar bu konuda bilinç sahibi olup şikayet mi ediyorlar bu tartışılır diye düşünüyorum. Bu tür vakalarda çoğu zaman failler yakınlardan çıkıyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Yapılan tüm çalışmalar bu tür vakalarda yabancıların oranının çok düşük olduğunu gösteriyor. Çocuğa hep öğretiyoruz ya “şeker verirse, çikolata verirse peşinden gitme” diye. Çocuklarımızın çoğu aslına bakarsanız bunu yapmıyor. Hiç tanımadığı birisinin arkasından gitmiyor. Onun için bu kişilerin ailenin itimatını kazanmış kişiler bulunduğunu görüyoruz. Ailenin yaşadığı bölgelere girebilen, çocuklarını emanet ettikleri birisi. Tek başına odada bırakabiliyorlar, tek başına evde bırakabiliyorlar. Onun için birinci derecede olmasa bile hep yakınlardan görülüyor. Bizim ülkemizin en büyük problemlerinden biri de bunları kapatmaya çalışmak. Hemen hemen çok fazla net değil. Çünkü bu mevzuda da çok şikayet gelmiyor. Bu kapatmalar da başka tacizlerin yolunu açıyor. Peki bu kaçırılmaların ve çocukların ölü olarak bulunmasının sebebi sadece c-insel rahatsız etme amaçlı mı yoksa intikam sebepli olabiliyor mu? Vaka bazlı bakmış olduğumızda olabilir. Çok sık görüyor muyuz? Hayır. Bana bakılırsa insanoğlu çok ciddi bir “p-sikopat” veya “a-nti toplumsal” olmadıkça birisiyle ilgili bir öfkesi yahut kini var ise çoğu zaman ondan çıkarıyor. şu demek oluyor ki eşinden yahut çocuğundan hele ki minik çocuğundan çıkardığını çok daha az görüyoruz doğruyu söylemek gerekirse. Fakat onun arkasına sığınarak, ruhsal hastalığını açıklamak çok daha farklı bir şey. Çünkü böyle bir motivasyon söylendiğinde hafifletici bir sebep gibi idraklanabiliyor. Çocuk kaçırmaları ve t-acizlerde failin geçmişte ş-iddet görmüş olması yahut psikolojik olarak ş-iddete eğiliminin rolü nedir? İster çocuk kaçırma, ister hanım ş-iddeti olsun bu tarz şeylerin temelinde failin ö-fke denetimünü yapamıyor olmasının rolü büyük. Ülkemizde öfke denetimü ile ilgili ciddi bir problem yaşamaktayız. En büyük problem bu şeklinde görülüyor. Bu çocukluktan itibaren gelen bir şey. Bizlere danışanlamış olur çocuklarını getirdiklerinde çoğu zaman, “Hocam çocuk çok sinirli” diyorlar. Çocuklukta istediğinin derhal olmasını istiyor, bekleyemiyor. Bu erişkinlikte “Sen beni iyi mi reddedersin, istediğimi nasıl yapmazsın” şeklinde bir öfke patlaması ile karşımıza geliyor. Ailelere çocuklarını korumak için hangi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? İki şey söyleyebilirim. Birincisi çocuklarını gelecekte bu şekilde bir erişkin olmaktan nasıl koruyabilirler? İkincisi de bu tür erişkinlerden çocuklarımızı şimdi iyi mi koruyabiliriz? En önemli kısmı bizlerin çocuklarımızı yetiştirirken her istediklerinin kanun olmadığını; hayatta üzüntünün de mutluluğunun da olabileceğini öğretmek. Bence son yıllardaki en büyük eksiklerimizden biri bu. “Ben haklıyım benim dışımdaki hepimiz haksız” diye bakmış olduğumızda çok yoğun bir ö-fke yaşamaya başlıyorsunuz. Diğerine geldiğinizde mademki bütün çalışmalar tüm taciz ve kaçırma olaylarının aile yakınlarından bulunduğunu söylüyor. İki türlü korumamız lazım. Birincisi çocuğumuzu eğiterek onun kendini korumasını sağlamamız gerekli. Özel b-ölgelerine kimseyi dokundurtmaması icap ettiğini, kız ya da adam ç-ıplak ortalıkta gezdirilmemesi gerektiğini, başkalarının onu s-oymasının normal olmadığını anlatmak şart. Bu şekilde bir şey olduğunda kim olursa olsun anne babaya hemen anlatmaları gerektiğini öğretmemiz lazım. Özellikle c-insel rahatsızlık ve t-ecavüzlerde c-ezalandırma ne olmalı? Mutlaka caydırıcı bir c-ezası olmalı. Sadece daha da önemlisi, böyle bir vaka mahkeme aşamasına ulaştığında, mazur gösterecek yahut c-eza indirimine sebep olacak herhangi bir sebep kabul edilmemeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.