İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, Türkiye’de de tüp bebek tedavisinde başarı oranının her geçen gün arttığını ve yabancı ülkelerden de hasta çektiğini belirterek, “10 yıl önce 30 civarında olan Tüp Bebek Merkezi sayısı 140’a yükselmiştir” dedi.
Dünyada ilk tüp bebek uygulaması 1978 yılında İngiltere’de yapılmış, ilk tüp bebeği yapan Robert Edwards ise 2010 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülmüştür. Başlangıçta tüpleri kapalı olan kadınlar için geliştirilen tüp bebek yöntemi, daha sonra açıklanamayan kısırlık, erkek kısırlığı ve başka nedenlerle çocuğu olmayan çiftler için de umut ışığı olmuştur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Faruk Buyru, başlangıçta hem ilaçların pahalı olması hem de yöntemin maliyeti nedeni ile tüp bebek zor ulaşılır bir tedavi iken, günümüzde durumun böyle olmadığı kaydetti.
Prof. Dr. Faruk Buyru, “Türkiye’de ilk tüp bebek tedavisi 1989 yılında yapılmıştır. Daha sonra sperm sayısı düşük olduğundan çocuk sahibi olamayan erkekler için mikroenjeksiyon yöntemi geliştirilmiştir. Klasik tüp bebek ve mikroenjeksiyon arasındaki fark laboratuarda yapılan işlemden kaynaklanmaktadır. Her iki yöntem için de kadına yumurtalıkları uyarıcı tedavi uygulanmaktadır. Bu tedavi yaklaşık 8-10 gün sürmektedir. Daha sonra uyarılan yumurtalıklardan, hafif bir anestezi altında yumurtalar vücut dışına alınmaktadır. Klasik tüp bebek tedavisinde alınan yumurtaların etrafına bırakılan spermlerden birinin yumurtayı döllemesi beklenmektedir. Mikroenjeksiyonda ise yumurta, mikroskop altında embriyolog tarafından seçilen bir sperm ile döllenmektedir. Mikroenjeksiyon için birkaç sperm yeterli olmaktadır. Normal semende sperm bulunmadığında küçük bir operasyonla testisten doku alınarak sperm araştırılmaktadır” dedi.
Prof. Dr. Faruk Buyru, tüp bebekteki başarı oranlarının yıllar içerisinde arttığını belirterek, “1997 yılında Avrupa’da yüzde 20-25 olan başarı oranı, son yıllarda yüzde 30’un üzerine çıkmıştır. Bunun yanısıra dondurulmuş embriyoların, çözülüp transfer edilmesiyle de taze embriyo transferine yakın gebelik oranları elde edilmeye başlanmıştır. Türkiye’de 2010 yılında çıkartılan bir yönetmelikle 35 yaş altı kadınlarda tek embriyo transferi yapılmaktadır. Bunun nedeni çoğul gebelikleri azaltmaktır. Bunun sonucunda üçüz gebelikler yüzde 1’in, ikiz gebelikler yüzde 10’un altına inmiştir. Çoğul gebeliklerin en korkulan sonucu erken doğum ve buna bağlı yenidoğan yoğun bakım ihtiyacıdır. Günümüzde 24. Haftadan itibaren doğan bebeklerin yaşama şansı bulunmaktadır. Ancak bu bebekler yaklaşık 34. Haftaları dolana kadar yoğun bakım gerektirmekte ve bu da günlük milyonlarca liraya mal olmaktadır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Buyru dünyada tüp bebek tedavisi uygulanan ülkelerin yüzde 70’inde kısmen ya da tamanen devlet desteği uygulandığını ifade ederek, “Ülkemizde de 23-38 yaş arasındaki kadınlar için 3 uygulamaya SGK destek vermektedir. Daha önceleri iki olan devlet desteği, son Torba Yasa ile üçe çıkartılmıştır. Çocuk sahibi olan çiftler tekrar bu destekten yararlanamamaktadır. Özel Sağlık Sigortaları tüp bebek dahil hiç bir kısırlık tedavisini karşılamamaktadır. Tüp bebek tedavisi ilaç ve uygulama masraflarından oluşmaktadır. İlaç dozu ve kulanım süresine bağlı olarak maliyet bin-bin 500 TL civarındadır. Ülkemizde yılda 60 bin siklus (bir aylık tedavi) yapılmaktadır” diye konuştu.
Prof. Dr. Faruk Buyru, Türkiye’de de tüp bebek tedavisinde başarı oranının her geçen gün arttığını ve yabancı ülkelerden de hasta çektiğini kaydederek, 10 yıl önce 30 civarında olan Tüp Bebek Merkezi sayısı 140’a yükselmiştir. Bunlar sadece tüp bebek tedavisi ile uğraşan özel tüp bebek merkezleri, özel hastane bünyesinde yer alan merkezler ve Kamu hastaneleri bünyesinde yer alan merkezlerden oluşmaktadır. Ücretli hastalar için ilaç dışında, kamuda 2 bin 500 TL civarında bir ödeme yapılırken, özel merkezlerde bir uygulama 5 bin-7 bin TL’ye mal olmaktadır. Avrupa’da 1997-2010 arasında 971 bin 280 bebek bu yöntem sonucunda doğmuştur. 2010 yılında Asya’da 200 bin, Avrupa’da 500 binden fazla siklus uygulanmıştır. Ülkemizde tüp bebek uygulama sayısı giderek artmakta ve ekonomik olarak pazar büyümektedir. Bu da merkezler arasındaki rekabeti arttırmaktadır. Başarı oranını arttırmak için tüm yeni gelişmeler ve donanım dünya ile neredeyse aynı zamanda ülkemizde de uygulamaya girmektedir. Bu durum ülkemizdeki tüp bebek başarı oranlarının gelişmiş ülkelerle yarışır hale gelmesini sağlamaktadır. Gerek ilaç maliyetinin ülkemizde düşük olması, gerekse başarı oranlarının yüksekliği pek çok ülkeden ülkemize hasta gelmesine neden olmaktadır” dedi.
Kaynak: IHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.