Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tansu Sav, aşırı su tüketiminin böbrek fonksiyonlarını uzun vadede bozabileceğinden su alımının yeterli ve dengeli şekilde olması gerektiğini bildirdi.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Mart ayı konferans serisinde bu hafta, sağlıklı bir yaşam için böbrek sağlığı ele alındı. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı ve Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tansu Sav’ın konuşmacı olarak katıldığı konferans, Tıp Fakültesi Eğitim Binası Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Konferansa Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Muhammet Ali Kayıkçı ve Prof. Dr. Bora Büken ile öğretim üyeleri ve öğrenciler katılım gösterdi.
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Ali Kayıkçı, böbrek hastalıklarının uzun süreli ve sinsi ilerleyen rahatsızlıklardan olduğuna dikkat çekti. Böbrek sağlığının korunmasının önemine vurgu yapan Prof. Dr. Kayıkçı, gerçekleşecek olan konferansın faydalı olması temennisinde bulunarak Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tansu Sav’ı kürsüye davet etti. Böbrek sağlığının tüm vücut sağlığını yakından ilgilendirdiğini anımsatarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Sav, böbreklerin iyi korunmasını sağlayarak sağlıklı yaşamın devam ettirilmesinin mümkün olduğunu ifade etti.
“Boyutları küçük olmasına rağmen fonksiyonları oldukça fazla”
Diğer organlar ile beraber senkronize şekilde çalışan böbreklerin, pek çok görevi yerine getirerek yaşamın düzenli gidebilmesi adına önemli bir potansiyel teşkil ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Sav, “Boyutları küçük olmasına rağmen fonksiyonları oldukça fazla. Kalp debisinin yaklaşık yüzde 20’sini alıyor ve bu dakikada 1200 ml kan akışı anlamına geliyor. Günlük 180 litre kadar kanı süzüyor ve ortalama 1-1,5 litre kadar da idrar oluşumu sağlıyor. Bu idrar sayesinde de vücuttaki toksik maddelerden kurtulmak başta olmak üzere fonksiyonel, fizyolojik görevi yerine getiriyor.
Vücut-sıvı elektrolit dengesinin korunması, ilaçlar, toksinler ve metoboliklerin vücuttan uzaklaştırılması, kan yapımında çok önemli olan eritropoetin yapımının üstlenmesi, ekstrasellüler sıvı hacmi ve kan basıncının hormonal olarak düzenlenmesi, peptit hormanlarının yıkımı, D vitaminin aktifleşmesi, küçük molekül ağırlıklı proteinlerin vücuttan yıkımı ve uzaklaştırılmasının engellenmesi ile tekrar emilimini sağlıyorlar” diye konuştu.
“Sağlık bütçesinin yüzde 5’ini oluşturuyor”
Türkiye’de 23 ilde 10 bin 752 erişkinin katılımı ile 2009 yapılan CREDIT çalışması hakkında bilgiler paylaşarak sunumuna devam eden Sav, Ülkemizde erişkinlerin yüzde 15,7’sinde çeşitli evrelerde kronik böbrek rahatsızlığı olduğunun saptandığını belirtti. 80 binin üzerinde hastanın diyaliz ve böbrek nakli ile tedavi edilmeye çalışıldığını dile getiren Prof. Dr. Sav, bunun da sağlık bütçesinin yüzde 5’ini oluşturduğuna işaret etti.
“Su alımı yeterli ve dengeli şekilde olmalı”
Böbrek hastalığının sıvı elektrolit bozuklukları, sinir sistemi, gastrointestinal sistem, hematoloji-immünoloji, kardiyovasküler sistem, cilt, metabolik-endokrin sistem, kemik gibi birçok sistemi etkilediğini belirten Prof. Dr. Sav, özellikle kardiyovasküler sistem ile yakın ilişki içerisinde olduğunu kaydetti. Hastalığın seyrinin genellikle sinsi şekilde ilerleme gösterdiğini belirten Sav, hastalığın ortaya çıkışını önlemek için kan şekeri ve kan basıncı regülasyonunun iyi olması, tuz ve su tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini dile getirdi. Tam sağlıklı bir kişi için günlük tuz tüketiminin 5 ila 6 gram olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Sav, aşırı su tüketiminin böbrek fonksiyonlarını uzun vadede bozabileceğinden su alımının yeterli ve dengeli şekilde olması gerektiğini de sözlerine ekledi. Su alımının alışkanlık haline getirilmesi için önerilerde de bulunan Sav, “Görünür yerde, yatak başında su bulundurulmalı, idrar sonrası bir bardak su içilebilir, hava sıcaksa su tüketimi artırılabilir” şeklinde konuştu.
Kontrolsüz ilaç kullanımı, kontrast maddeler ve bitkisel ajanların kullanımının böbrek fonksiyonlarında bozulmaya yol açabileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Sav, hastalarda nefrotoksisite riskini değerlendirmek ve gerekli önlemleri almak gerektiğinin önemli olduğunu dile getirdi. Böbrek hastalarının genellikle erken dönemde gelmediğini söyleyen Prof. Dr. Tansu Sav, erken tanı ve tedavi imkanı veren idrar değerlendirilmesi, böbrek taşı ve kistlerin oluşumu ve faktörlerinin araştırılması gerektiğine vurgu yaptı.
Konferans, katılımcıların sorularının cevaplanması ve plaket takdimi ile sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.