Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Yemen’deki iç savaşa 10 ülkenin katılmasının sebebinin, “Bu müdahillerin her birinin, Yemen’deki politik yapının İran’ın kontrolüne girmesinin doğuracağı jeopolitik ve ekonomik korkularının olmasıdır.” dedi.
Yemen, hakkında bilgi veren Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Mekke’yi dünyanın merkezi kabul eden İslâm coğrafyacıları, Kâbe’nin güneyinde (sağında-yamin) kalan bu ülkeye Yemen adını vermişlerdir. Tarihi süreçte, bölge yerel kabilelerin hakimiyetleriyle beraber Emevi, Abbasi, Eyyübi, Memluk, Osmanlı, İngiliz yönetimleri altında kaldı. Bugün ülkenin nüfusu yaklaşık 25 milyon kişiden oluşmaktadır. Nüfusun yüzde 99’unu oluşturan Müslümanların, yüzde 35’ini Şiiler, yüzde 65’ini de Sünniler oluşturmaktadır. Yemen’de yıllardır devam eden mezhep farklılıklarına dayalı karışıklıklar, bugün ülkeler arası bir çatışmaya dönüştü. Yemen’de İran tarafından desteklenen Husi adı verilen Şii mensupları, diğerleriyle yani Sünnilerle çatışıyorlar. Çatışan gruplar arasında El kaide ve DAİŞ(İŞİD) de var.” dedi.
“Aslında Yemen’deki mücadelenin görünen tarafı mezhep farklılıkları. Yemen’in stratejik öneminin yanında, sahip olduğu petrol rezervleri de bu savaşın temel sebeplerinden birisi” diyen Eğilmez, “Bu savaşta Amerika bir tarafta, Rusya ve İran diğer tarafta hem coğrafyayı hem de petrol kuyularını kontrol etmek istiyorlar. Suudi Arabistan’ın, Yemen petrolünü 50 sene boyunca çıkarma hakkını kendisine verme karşılığında, her sene 10 milyar dolar ödemeyi teklif ettiği, ancak Yemen’in bu teklifi kabul etmediği ileri sürülüyor. Aynı şekilde ABD’li şirketleri tarafından da petrol çıkarma hakkı karşılığında Yemen’de yollar, köprüler, petrol ürünleri fabrikaları ve yeni altyapı kurma teklifinde uzun zamandır ısrarcı olduğu biliniyor. Bu nedenle de, bu mücadelenin uzun yıllar boyunca devam edeceği iddiası çok da yanlış bir öngörü olmayacaktır. Yemendeki iç savaşa, 10 ülkenin katılması sebebi, bu müdahillerin her birinin, Yemen’deki politik yapının İran’ın kontrolüne girmesinin doğuracağı jeopolitik ve ekonomik korkularının olmasıdır. Suudi Arabistan nüfusun yüzde 15’ni oluşturan Şiiler, Yemen sınırına yakın yerlerde yaşamaktadırlar. Suudi Arabistan, bu topluluğu kendi güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek potansiyel bir güç olarak değerlendirmektedir. 2011 yılında, Bahreyn’de patlak veren Şii karışıklıkları, Suudilerin gönderdiği taskeri güç ile kanlı bir şekilde bastırılmıştı. Mısır’ın Suudilerin yanında olmasının en önemli nedeni, yıllık 4,8 milyar dolarlık Süveyş Kanalı gelirinden mahrum kalma korkusudur Ayrıca Suudi Arabistan’ın, Müslüman Kardeşlere karşı Mısır yönetimine yaptığı finansal yardımlar da Mısır desteğinin en önemli sebeplerindendir. Sudan, Fas ve Ürdün’ün ise operasyona katılımlarının gerekçesi siyasi ve finansal endişelerdir. Yemen, İran kontrolüne geçerse, Arap Yarımadası İran tarafından kuşatılmış olacaktır. İran’ın Bab’ül Mendep Boğazı’nı kapatması halinde, özellikle ABD uçak gemileri ve İngiliz donanmasına ait askeri gücün stratejik bölgeler intikali ve bölgede kalış zamanları olumsuz yönde etkilenecektir. İran’ın etki alanı, doğu Afrika sahilleri boyunca genişleyecektir. Yemen’in enerji rezervleri Batı kontrolünden çıkacaktır.” diye konuştu.
Bölgede kalıcı bir barışın tesis edilebilmesinin önemli şartlarından birisinin laik sistemin oluşturulması olduğunu kaydeden Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Aşağıda bölgedeki nüfusun yapısı ile ilgili verilmiş oranlara bakarsanız, inanç çatışmalarının ortadan kaldırılabilmesinin en önemli yolunun, laik düzen olduğu fikrine hak vereceksinizdir. İran’ın %90’nı Şii, Suudi Arabistan’ın %85’i Sünni, Umman’ın %75’i Şii, Ürdün’ün %95’i Sünni, Bahreyn’in %55’i Şii, Suriye’nin %74’ü Sünni, Irak’ın %60’ı Şii, Kuveyt’in %60’ı Sünni, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın %80’ni Sünni.” dedi.
Kaynak: IHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.